SAİD BİN MUSEYYİB:(Ebu Hureyre'nin damadı)
Tâbiîn devrinde Medîne'de 636 (H.15) yılında hazret-i Ömer'in hilâfetinden iki sene sonra doğdu. Hazret-i Osman'ın hilâfeti gençlik yıllarıydı. 710 (H.91)yılında Medîne'de vefât etti.Vefât târihi olarak başka rivâyetler de bildirilmektedir. Vefâtında yetmiş yaşını geçmişti.
Basra'da nasıl Hasan Basri, ta sahabe döneminde medresesini kurmuştu, Medine'de Said İbnü'l-Müseyyeb aynı şekilde ortaya çıkmış ve daha onbeş-yirmi yaşlarında iken fetva vermeye başlamıştır.
ŞABİ:
Tâbiînin büyüklerinden, meşhûr bir âlim, velî. İsmi, Âmir bin Şerâhîl, künyesi Ebû Amr, nisbeti Şa'bî'dir.
ŞABİ:
Tâbiînin büyüklerinden, meşhûr bir âlim, velî. İsmi, Âmir bin Şerâhîl, künyesi Ebû Amr, nisbeti Şa'bî'dir.
641 (H.20) senesinde Basra'da doğup, 723 (H.104) yılında Kûfe'de vefât etmiştir.
Şa'bî hazretleri, büyük bir fakih (fıkıh âlimi, İslâm Hukuku âlimi) ve muhaddis (hadîs âlimi)dir. Hattâ İmâm-ı A'zam Ebû Hanîfe gibi, Ehl-i sünnet vel-cemâatın reîsi olan büyük bir müctehidin en büyük hocalarındandı.
Saîd bin Müseyyib Medîne'de, Mekhûl Şam'da, Hasan-ı Basrî Basra'da, Şa'bî Kûfe'de o asırda dînin dört direği gibi idiler.
Şa'bî hazretleri Eshâb-ı kirâmdan beş yüz mübârek zâta yetişmiştir ve bunlardan hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.
HASANI BASRİ:
H:21 (643)de doğdu (ö. h110/m728) = 89 yaşında vefat .Hasan Basri Hazretleri gençliğinde ticaret ile meşguldü ve varlıklı idi. Daha sonra inci ticaretini bırakıp takvaya yöneldi.Başta Hz. Ali olmak üzere üç yüz sahâbe ile görüstügü rivâyet edilir. Mezarı Irak'da Salihiyye bölgesindeki mezarlıktadır.Tabiindendir.
ZEYNEL ABİDİN (4. İmam) :(Esas ismi Ali bin Hüseyin'dir.Lakabı çokça namaz kıldığı için Secde eden anlamına gelen Zeynel Abidindir.)
H.46 / h.94. Hz Hüseyin'in Kerbela'dan kurtulan hasta oğlu.Kerbela'da 15 yaşında idi.Tabiindendir.Mezarı Baki'dedir.
Zührî, siyer yazıcılığının dönüm noktalarından biridir. Kendisinin, Musa b. Ukbe, Muhammed b. İshak ve Ma’mer b. Râşid gibi siyer yazıcılığının en önemli üç isminin hocası olması bile, onun bu ilim dalındaki haklı yerini göstermeye yeterlidir.
Ne yazık ki bu dönemde yazılan eserlerden hiç birisi günümüze ulaşmamıştır. Muhammed Hamidullah, bu dönemde yazılanların hemen hepsinin Moğolların Bağdat’ı istilasında tahrip edildiğini söyler.
MUHAMMET BAKIR (5.imam) :
D. 676, h :57, Medine - ö. 731 h: 114, Medine)= 58 yaşında vefat : Zeynalabidin'in oğlu.
Oğlu olan İmam Cafer-i Sadık, İmam Zeyd bin ali ile yaşıt idi.Ebu Hanife Muhammed Bakırdan ders almıştır.Mezarı Baki'dedir.
NAFİ:
Yedi kırâat imamından birincisi ve Medine'nin imâmı. Tebe-i tâbiîndendir.
Takriben 70 (m. 689)'da doğdu. 169 (m. 785) târihinde Medine'de vefât etti.
İmâm-ı Nâfi' (r.a.), Medîneli Tabiînden yetmiş zevattan ders aldı ve kırâat ilmini orada öğrendi. Bu öğrendiklerini Medine'de yetmiş sene talebelerine öğretti.Kırâat ve fıkıh âlimlerinden olup âbidlerdendi.
İmâm-ı Nâfi', kırâati Ebû Ca'fer Yezîd bin el-Ka'ka', Ebû Dâvûd Abdurrahmân bin Hürmüz el-A'rec, Şeybe bin Nesah, Ebû Abdullah Müslim bin Cündeb el-Huzelî ve Ebû Ravh Yezîd bin Rûmân'dan öğrendi. Bunlar ise Ebû Hüreyre, İbni Abbâs ve Abdullah bin lyâş bin Ebî Râbia'dan öğrendiler. Bu üç zevat da Übey bin Kâ'b'den aldılar. O da Peygamberimizden (s.a.v.) öğrendi. İmâm-ı Nâfi'nin kırâat ilmindeki senedi (zinciri) böylece Peygamberimize (s.a.v.) ulaşır.
Maliki mezhep imamı Malikin hocasıdır.
ZEYD BİN ALİ :
VASIL BİN ATA :
İMAMI AZAM EBU HANİFE :
İBN-İ İSHÂK :
ZUHRİNİN ÖĞRENCİSİDİR. (h:85 m.704 Medine –h:151 m.768 Bağdat)
Asıl adı Muhammed’tir. İbn İshak lakabıyla şöhret bulmuştur. Sekizinci asırda yaşamış İslam tarih ve siyer alimlerindendir. Yazdığı eserleri bu alanla ilgi mevcut kaynakların başında gelmektedir. Peygamber Efendimizin hayatı ve katıldığı savaşları kaleme alan ve bu konuda önemli bir birikime sahip olan kişi olarak kabul görmüştür.
Abbasi halifesi Mansur ile görüştü. Daha önceden kendisini tanıyan halife, onu oğluna hoca olarak tayin etti. Bir de tarih kitabı yazması için ricada bulundu. Kendisinde önemli ölçüde bilgi ve malzeme bulunduğundan istenilen tarih kitabını yazarak halifeye takdim etti. Yazılan eseri çok ayrıntılı bulan halifenin isteği üzerine eseri özetleme yoluna gitti. Saray kütüphanesine konan bu yazma eser daha sonra çoğaltılıp neşredilmiştir.
İbn İshak, yazdığı eserleriyle İslam tarihi ve siyer kaynaklarının başında gelen ve ilklerinden olan bir alimdir. Kendisinden önce yazılan İslam tarihi ile ilgili eserler derli toplu olmayıp, ilk derli toplu eser hüviyetini taşıyan İbn İshak’ın eseridir. Peygamber Efendimizin hayatı ile ilgili olarak yazdığı “Sîret-i Muhammed” bu alanda yazılan en sahih ve en sağlam kaynaklardan biri olarak kabul görmüştür.
Bağdat’ın kurulmasından sonra buraya giderek yerleşti. Vefatına kadar burada hayatını sürdürdü. Buraya yerleştikten sonra hadis nakletmeye devam etti. 768 yılında Bağdat’ta vefat etti. Naaşı, ünlü Abbasi halifesi Harun Reşid’in annesinin adını taşıyan Hayzuran mezarlığına ve Ebu Hanife’nin kabrinin yanına defnedildi.
İmâm-ı Ahmed bin Hanbel (r.a.): "Muhammed bin İshâk'ın hadîsleri hasendir", buyurmuştur.
Şu'be bin Haccâc ise: "İbni İshâk hadîste mü'minlerin emîri idi" demiştir.
İmâm-ı Buhârî târihinde İbni İshâk'tan bahsetmiştir. Sika (güvenilir) olduğunu söylemiş fakat ondan hadîs almamıştır,
Eleştiriler:
Dârekutnî gibi büyük hadisçiler, bunun rivayetlerini vâhî, son derece sakat görmüşlerdir.
Zehebî: “Sîresini, rivayet zinciri kopuk, tanınmayan, bilinmeyen şeylerle, yalan şiirlerle doldurmasından başka bir günahını bilmiyorum” diyor.
Nesâi ve başkaları, İbn İshak için “Sağlam değildir”,
Dârekutnî: “Sözleri kanıt olamaz”,
Süleyman et-Teymî, Hişâm ibn Urve: “Yalancıdır”,
İmam Mâlik: “Deccâllerden biridir!”,
Hammâd ibn Seleme: “Zarurî olmadıkça İbn İshak’tan rivayet etmedim”;
Yahya el-Kattân: “Muhammed ibn Ishâk’ın yalancı olduğuna tanıklık ederim.” demişlerdir.Kendisine onun yalancı olduğunu nereden bildiği sorulan Yahya, bunu Vüheyb’in söylediğini, ona da Mâlik ibn Enes’in söylemiş olduğunu, ona da Hişâm İbn Urve’nin söylediğini anlatmıştır: İbn İshâk, Hişâm’ın karısı Münzir kızı Fâtıma’dan hadis rivayet etmiş. Oysa Hişâm henüz yedi yaşında iken bu kızla evlenmiş olduğunu, o günden beri karısı Fâtıma’nın, hiçbir erkek yüzü görmediğini anlatmıştır. Böyle iken İbn İshâk, ondan rivayet naklediyor.
Hatîb-i Bağdâdî’nin tespitine göre İbn İshâk, gaza (savaş) haberlerini vaktinin şâirlerine gönderir ve onlardan bu olayların temasına uygun şiirler yazmalarını istermiş ki o şiirleri, olaylara eklesin. (Mîzânu’l-İ’tidâl: 3/468-471)
İbn-i Hişam ünlü es-Siretu’n Nebeviyye adlı eserini, İbn-i İshak’ın eserinden, bazen aynen alsa da, bazen de onun gerçeklere aykırı rivayetler yazdığını, bu yüzden bazı rivayetleri kendi eserine almadığını söylemiş ve O’nu eleştirmiştir. (Alıntıdır :http://islamicevaplar.com/garanik-olayi-veya-seytan-ayetleri.html)
EVZAİ :
Tebe-i tâbiînden meşhur fıkıh âlimi ve velîlerden. İsmi, Abdurrahmân bin Amr bin Muhammed'dir. Künyesi Ebû Amr'dır. 707 (H.88) senesinde Ba'lebek'te doğdu. Şam'da yerleşip orada yaşadı. 774 (H.157)'te Beyrut'ta vefât etti.Beyrut girişindeki Hantuş köyüne defnedildi. Birde gerek hadis gerekse de re’yi hüküm istinbatında çokça kullanan, bu iki ekol arasında bir ekol daha vardır ki; temsilcileri Süfyân-i Sevrî ve Evzaî’dir.
Evzâî mezhebinin zamanla taraftar bulamayıp ortadan kalkmasına tesir eden en önemli âmil, öğrencilerinin ekolün yayılması ve hocalarının görüş ve fetvalarının kitaplaştırmasında diğer mezhep mensuplarının gösterdikleri çabayı ve itinayı göstermemiş olmalarıdır. Bunun sonucu olarak özellikle günümüzde Ev-zâfye ait görüşlerin ancak tefsir, hadis ve fıkıh kitaplarında dağınık vaziyette bulunduğu görülmektedir.
Evzârnin fıkhî görüşlerini tesbit konusunda, günümüze kadar ulaşan Ki-tâbü Siyen'l-Evzâcî adlı eseri kadar Taberîve Tahâvî'nin İhtilâfü'î-fukâhâ, İbn Rüşd'ün Bidâyetü'l-müctehid adlı hi-lâfıyat eserleri, el-Muhallâ (İbn Hazm), eî-Muğnî (İbn Kudâme), el-Mecmû' (Ne-vevî) gibi mufassal ve mukayeseli fıkıh eserleri, hadis ve tefsir kitapları da önemli kaynaklardır
II. (VIII.) yüzyılın ortalarında tedvîn ve tasnif faaliyetlerine başlayan İslâm âlimlerinden İbn Cüreyc Mekke'de, Mâlik b. Enes Medine'de, İbn Urûbe ve Hammâd Basra'da, Ma'mer Yemen'de, Süfyân es-Sevrî Kûfe'de bu konuda ilk olma özelliğini taşırken Evzâî de Dımaşk'ta ilk tedvîn ve tasnif faaliyetinde bulunan âlim olarak tanınır. Çok sayıda eser telif ederek rivayetlerini bunlarda toplamıştır. Ancak Velîd b. Müslim'in kaydettiğine göre bu eserler Beyrut'ta otururken vuku bulan bir zelzele sırasında yanmıştır.
Evzâî'den günümüze ulaşan tek eser Kitâbü Siyeri'1-Evzâcî ve Şafiî'nin el-Üm adlı eseri içinde bir bölüm olarak yer almıştır (VII, 303-336). Eser savaş hukuku konusunda Ebû Hanîfe'ye muhalefet ettiği otuz beş meseleyi ihtiva eder. Ebû Hanîfe'nin talebesi Ebû Yûsuf da buna reddiye olarak er-Red "aîâ Siyerî'i-Evzâcî adıyla bir eser kaleme almıştır
İMAM MALİK :
Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik'tir. Hicretin 93 (m. 711) tarihinde Medine'de doğmuş, 179 h.(m.795) tarihinde yine Medine'de 86 yaşında vefat etmiştir.
İmam-ı Malik, Nafi' vasıtasıyla Hazret-i Ömer'in ve oğlu Abdullah'ın ilimlerini öğrendi. Ayrıca İbni Şihab ez-Zühri'den(124/741), Said bin el-Müseyyib, Amir b Abdillah b Zübeyr(124/741), Abdullah b Dinar(127/144) gibi Tabiin'lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi.
SÜFYANI SEVRİ:
Süfyân-ı Sevrî (Sevr erkek sığır, öküz demektir): 713 (H.95) senesinde Kûfe'de doğdu. 778 (H.161)'de = 56 yaş Basra'da vefât etti.
Şa'bî hazretleri Eshâb-ı kirâmdan beş yüz mübârek zâta yetişmiştir ve bunlardan hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir.
HASANI BASRİ:
H:21 (643)de doğdu (ö. h110/m728) = 89 yaşında vefat .Hasan Basri Hazretleri gençliğinde ticaret ile meşguldü ve varlıklı idi. Daha sonra inci ticaretini bırakıp takvaya yöneldi.Başta Hz. Ali olmak üzere üç yüz sahâbe ile görüstügü rivâyet edilir. Mezarı Irak'da Salihiyye bölgesindeki mezarlıktadır.Tabiindendir.
ZEYNEL ABİDİN (4. İmam) :(Esas ismi Ali bin Hüseyin'dir.Lakabı çokça namaz kıldığı için Secde eden anlamına gelen Zeynel Abidindir.)
H.46 / h.94. Hz Hüseyin'in Kerbela'dan kurtulan hasta oğlu.Kerbela'da 15 yaşında idi.Tabiindendir.Mezarı Baki'dedir.
Zeynel Abidin'in mezarı (Dörtlü mezarlığın sağdan ikincisi- sağ yanındaki mezar Hz.Hasan'ındır.) |
MALİK BİN DİNAR:
Hasan Basri'nin talebesidir.Tabiindendir.H:131 de ölmüştür.(Hint kaynaklarında 90 yaşında öldüğü yazılmaktadır).Doğum tarihi bilinmemektedir(H:40' lı yıllar olma ihtimali çok yüksek).İslamı yaymak için Hindistana gitti.Mezarı oradadır .allahdostuseyyid.(Thalangara, Kasaragod, Kerala, Hindistan /konumu: 12° 29' 1.11" N 74° 59' 21.25" E ) .Basra'da öldüğü de söylenmektedir.
Hasan Basri'nin talebesidir.Tabiindendir.H:131 de ölmüştür.(Hint kaynaklarında 90 yaşında öldüğü yazılmaktadır).Doğum tarihi bilinmemektedir(H:40' lı yıllar olma ihtimali çok yüksek).İslamı yaymak için Hindistana gitti.Mezarı oradadır .allahdostuseyyid.(Thalangara, Kasaragod, Kerala, Hindistan /konumu: 12° 29' 1.11" N 74° 59' 21.25" E ) .Basra'da öldüğü de söylenmektedir.
ZUHRİ :
Eserleri:
“Sire”kelimesini Hz. Peygamber(sas)’in hayatı anlamında kullanan ilk kişinin Zührî olduğu kaynaklarda yer alır. Kâtip Çelebi onun “Kitâbu’l-Meğâzi”adında bir eserinin olduğunu kaydeder. Zührî bu eserinde olaylar hakkında farklı kaynakları toplamıştır. Akabe Görüşmelerinde bulunanların; Bedir, Uhud ve Hendek savaşında şehid olan sahabelerin isimlerini yazar; harblere iştirak eden çeşitli kabileler hakkında geniş bilgi verir.
Zührî’nin bu eseri kendisinden sonra gelen müelliflerin eserleri içinde iktibas edilerek yer almıştır.
Zührî, büyük gayret sarf ederek siyere dair birçok risaleden oluşan kapsamlı bir külliyat oluşturmuştur. Oluşturduğu bu kaynaklar kendi dönemi ve sonrasında birçok müellif tarafından rivayet edilmiştir. “Neseb” ile ilgili bir eserinin olduğu da anlatılır. Zira tarihçilik açısından kabilelerin neseplerine dair bilgiler önemlidir.
Zührî’nin rivayetleri ile Hz. Peygamber (sas)’in hayatının büyük bir bölümünü yazmak mümkün olmuştur. Bunu da Musa b. Ukbe ile Ma’mer b. Raşid yapmıştır.
Kendi dönemini tek başına omuzlayan bir tarihçidir. Döneminde başka çalışma yapanlar da olmuştur. Fakat Zührî kendisine ulaşan risaleleri toplamış, konuyla ilgili farklılıkları öğrencilerine aktarmış, literatürün kaybolmasının önüne geçmiştir. Sonraki dönem müellifleri onun topladığı malzemeyi kullanarak tasnif ve telif çalışmaları yapmıştır.
İbn-i Şihâb-uz-Zührî diye söylenir. 52 (m. 672) târihinde Medinede doğup, 124 (m. 742) senesinde, Şam civarında "Şegbedâ" denilen köyde vefât etmiştir.
Sünnetin dörtte birinin varıp kendisine dayandığı İbn Şihab ez-Zührî, yaş itibarıyla tâbiînin küçüklerindendir ve Kureyşîdir.
Sünnetin dörtte birinin varıp kendisine dayandığı İbn Şihab ez-Zührî, yaş itibarıyla tâbiînin küçüklerindendir ve Kureyşîdir.
Zührî (r.a.) Resûlullah efendimizin mübârek hadîs-i şerîflerinin sağlam şekilde zabtedilmesi için, ilk çalışmayı başlatan büyük bir âlimdir. Hadîs-i şerîfi önce o tedvin etmiştir.
Hadîslerin toplanması işine, Emevi halifelerinden Ömer bin Abdülazîz (r.a.) zamanında başlanmıştır. Hadîsleri toplama teşebbüsünün sebebi, Ömer bin Abdülazîz'in, Medine valisi Ebû Bekir bin Muhammed bin Hazm'a gönderdiği mektûbta şöyle belirtilir: "Resûlullahın (s.a.v.) hadîslerini sünnetlerini, Amre'nin rivâyetlerini araştır ve yaz. Çünkü ben, ehlinin azalıp, yok olarak, ilmin kaybolmasından korkuyorum." Mektupta geçen Amre, Amre binti Abdurrahmân el-Ensârî'ye (Abdurrahmân'ın kızı Amre) olup, Hz. Âişe validemizin, Resûlullah efendimizden rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri en iyi bilen sâliha bir kadındı. Ömer bin Abdülazîz (r.a.), Medine valisi İbn-i Hazm'a verdiği bu emri bütün valilere göndererek, memleketin her tarafına duyurmuştu. Bu emri ilk yerine getiren Muhammed bin Müslim bin Şihâb ez-Zührî'dir.
Hadîslerin toplanması işine, Emevi halifelerinden Ömer bin Abdülazîz (r.a.) zamanında başlanmıştır. Hadîsleri toplama teşebbüsünün sebebi, Ömer bin Abdülazîz'in, Medine valisi Ebû Bekir bin Muhammed bin Hazm'a gönderdiği mektûbta şöyle belirtilir: "Resûlullahın (s.a.v.) hadîslerini sünnetlerini, Amre'nin rivâyetlerini araştır ve yaz. Çünkü ben, ehlinin azalıp, yok olarak, ilmin kaybolmasından korkuyorum." Mektupta geçen Amre, Amre binti Abdurrahmân el-Ensârî'ye (Abdurrahmân'ın kızı Amre) olup, Hz. Âişe validemizin, Resûlullah efendimizden rivâyet ettiği hadîs-i şerîfleri en iyi bilen sâliha bir kadındı. Ömer bin Abdülazîz (r.a.), Medine valisi İbn-i Hazm'a verdiği bu emri bütün valilere göndererek, memleketin her tarafına duyurmuştu. Bu emri ilk yerine getiren Muhammed bin Müslim bin Şihâb ez-Zührî'dir.
Zührî, daha hayatta iken bulduğu hadîs-i şerîfleri bir kitapta topladı. Halife de bu kitabı çoğaltarak her tarafa gönderdi. Böylece Zührî (r.a.) hadîs-i şerîflerin toplanarak korunması hususunda böyle hayırlı bir çığır açan mübârek bir zâttır
Malikî Mezhebi‘nin kurucusu Malik b. Enes de onun öğrencileri arasında yer alır.
Ebû Hüreyre'yi yalanla ilk itham eden Ebû Cafer el-İskâfî adlı bir Şiî âlim olduğu gibi, Zührî'yi de hadis uydurmakla itham eden Yakubî adlı Şiî bir tarihçi olmuştur. Güya Abdülmelik b. Mervan, Müslümanları Kâbe'yi tavaftan alıkoymak için, Kuds-ü Şerif'teki Mescid-i Aksâ'yı tamir ettirmiş ve bu hususta hadis uydurması için Zührî'den ricada bulunmuş. Zührî de, Buhârî, Müslim ve İbn Hanbel gibi sahih kaynakların rivayet ettiği "Yolculuğa ve sefer meşakkatlerine katlanıp, (ibadet ve sevap arzusuyla) şu üç mescit dışında başka hiçbir mescid için sefere çıkılmaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidim."hadisini güya uydurmuştur.Şii kaynaklarca Emevi yakınlığınca suçlanıp sevilmeyen bir kişidir.
Ebû Hüreyre'yi yalanla ilk itham eden Ebû Cafer el-İskâfî adlı bir Şiî âlim olduğu gibi, Zührî'yi de hadis uydurmakla itham eden Yakubî adlı Şiî bir tarihçi olmuştur. Güya Abdülmelik b. Mervan, Müslümanları Kâbe'yi tavaftan alıkoymak için, Kuds-ü Şerif'teki Mescid-i Aksâ'yı tamir ettirmiş ve bu hususta hadis uydurması için Zührî'den ricada bulunmuş. Zührî de, Buhârî, Müslim ve İbn Hanbel gibi sahih kaynakların rivayet ettiği "Yolculuğa ve sefer meşakkatlerine katlanıp, (ibadet ve sevap arzusuyla) şu üç mescit dışında başka hiçbir mescid için sefere çıkılmaz: Mescid-i Haram, Mescid-i Aksâ ve benim şu mescidim."hadisini güya uydurmuştur.Şii kaynaklarca Emevi yakınlığınca suçlanıp sevilmeyen bir kişidir.
Eserleri:
“Sire”kelimesini Hz. Peygamber(sas)’in hayatı anlamında kullanan ilk kişinin Zührî olduğu kaynaklarda yer alır. Kâtip Çelebi onun “Kitâbu’l-Meğâzi”adında bir eserinin olduğunu kaydeder. Zührî bu eserinde olaylar hakkında farklı kaynakları toplamıştır. Akabe Görüşmelerinde bulunanların; Bedir, Uhud ve Hendek savaşında şehid olan sahabelerin isimlerini yazar; harblere iştirak eden çeşitli kabileler hakkında geniş bilgi verir.
Zührî’nin bu eseri kendisinden sonra gelen müelliflerin eserleri içinde iktibas edilerek yer almıştır.
Zührî, büyük gayret sarf ederek siyere dair birçok risaleden oluşan kapsamlı bir külliyat oluşturmuştur. Oluşturduğu bu kaynaklar kendi dönemi ve sonrasında birçok müellif tarafından rivayet edilmiştir. “Neseb” ile ilgili bir eserinin olduğu da anlatılır. Zira tarihçilik açısından kabilelerin neseplerine dair bilgiler önemlidir.
Zührî’nin rivayetleri ile Hz. Peygamber (sas)’in hayatının büyük bir bölümünü yazmak mümkün olmuştur. Bunu da Musa b. Ukbe ile Ma’mer b. Raşid yapmıştır.
Kendi dönemini tek başına omuzlayan bir tarihçidir. Döneminde başka çalışma yapanlar da olmuştur. Fakat Zührî kendisine ulaşan risaleleri toplamış, konuyla ilgili farklılıkları öğrencilerine aktarmış, literatürün kaybolmasının önüne geçmiştir. Sonraki dönem müellifleri onun topladığı malzemeyi kullanarak tasnif ve telif çalışmaları yapmıştır.
Zührî, siyer yazıcılığının dönüm noktalarından biridir. Kendisinin, Musa b. Ukbe, Muhammed b. İshak ve Ma’mer b. Râşid gibi siyer yazıcılığının en önemli üç isminin hocası olması bile, onun bu ilim dalındaki haklı yerini göstermeye yeterlidir.
Ne yazık ki bu dönemde yazılan eserlerden hiç birisi günümüze ulaşmamıştır. Muhammed Hamidullah, bu dönemde yazılanların hemen hepsinin Moğolların Bağdat’ı istilasında tahrip edildiğini söyler.
MUHAMMET BAKIR (5.imam) :
D. 676, h :57, Medine - ö. 731 h: 114, Medine)= 58 yaşında vefat : Zeynalabidin'in oğlu.
Oğlu olan İmam Cafer-i Sadık, İmam Zeyd bin ali ile yaşıt idi.Ebu Hanife Muhammed Bakırdan ders almıştır.Mezarı Baki'dedir.
MUHAMMET BAKIRIN MEZARI(Dörtlü mezarın soldan ikincisi) |
NAFİ:
Yedi kırâat imamından birincisi ve Medine'nin imâmı. Tebe-i tâbiîndendir.
Takriben 70 (m. 689)'da doğdu. 169 (m. 785) târihinde Medine'de vefât etti.
İmâm-ı Nâfi' (r.a.), Medîneli Tabiînden yetmiş zevattan ders aldı ve kırâat ilmini orada öğrendi. Bu öğrendiklerini Medine'de yetmiş sene talebelerine öğretti.Kırâat ve fıkıh âlimlerinden olup âbidlerdendi.
İmâm-ı Nâfi', kırâati Ebû Ca'fer Yezîd bin el-Ka'ka', Ebû Dâvûd Abdurrahmân bin Hürmüz el-A'rec, Şeybe bin Nesah, Ebû Abdullah Müslim bin Cündeb el-Huzelî ve Ebû Ravh Yezîd bin Rûmân'dan öğrendi. Bunlar ise Ebû Hüreyre, İbni Abbâs ve Abdullah bin lyâş bin Ebî Râbia'dan öğrendiler. Bu üç zevat da Übey bin Kâ'b'den aldılar. O da Peygamberimizden (s.a.v.) öğrendi. İmâm-ı Nâfi'nin kırâat ilmindeki senedi (zinciri) böylece Peygamberimize (s.a.v.) ulaşır.
Maliki mezhep imamı Malikin hocasıdır.
ZEYD BİN ALİ :
(D. 698.h: 79 Medine- ö. 740 h:122 ) = 43 yaşında: Zeydiyye mezhebinin kurcusu.Zeynel Abidin'in oğlu.Muhammet Bakır'ın kardeşi.
İmamet konusunda zâhit, âlim, cesur, cömert olan kimse imam olmaya layıktır derler. Ve bu imama itaat edilmelidir. Hilafet diğer şia grupların ileri sürdüğü gibi nassa dayanmaz.
Tedvin döneminde (I. Asrın sonlarıyla II. Asrın birinci veya ikinci çeyreği) yazılan eserlerden hiç biri günümüze ulaşmamıştır. İmam Zeyd b. Ali’nin Müsned’i günümüze ulaşmıştır. Ancak bunun ona mı yoksa ravisi Ebû Hâlid’e mi ait olduğu tartışmalıdır.
İmamet konusunda zâhit, âlim, cesur, cömert olan kimse imam olmaya layıktır derler. Ve bu imama itaat edilmelidir. Hilafet diğer şia grupların ileri sürdüğü gibi nassa dayanmaz.
Tedvin döneminde (I. Asrın sonlarıyla II. Asrın birinci veya ikinci çeyreği) yazılan eserlerden hiç biri günümüze ulaşmamıştır. İmam Zeyd b. Ali’nin Müsned’i günümüze ulaşmıştır. Ancak bunun ona mı yoksa ravisi Ebû Hâlid’e mi ait olduğu tartışmalıdır.
VASIL BİN ATA :
(H.80.m 698 öl.H 131/m 748)= 51 yaş
Mutezilelerin (Ayrılanlar) önderi: Büyük günâh işleyen kimsenin iman ile küfür arası bir mertebede olduğunu söyleyerek Ehl-i Sünnet âlimlerinden Hasan-el Basrî'nin (ö. 110/728) dersini terk eden Vâsıl bin Atâ ile ona uyanların oluşturduğu mezhep bu isimle anılır.
İMAMI AZAM EBU HANİFE :
Asıl adı Numan, künyesi Ebu Hanife olan îmam-ı Azam, soy tarafından arap değildir. Fars olma ihtimali kuvvetlidir.. H. 80'de Kufe'ye bağlı An-bar köyünde dünyaya gelmiş. 150 tarihinde 70 yaşında Bağdat'ta ölmüştür.
CAFERİ SADIK :(6.İmam)
CAFERİ SADIK :(6.İmam)
Hicri 83 yılında Medine'de doğdu, 148 (m. 765)'de orada vefat etti. Muhammed Bâkır'ın oğlu ve Mûsâ Kâzım'ın babasıdır. Oniki imamın altıncısıdır. Şiilik öğretisine göre, 148. yılında Abbasi halifesi Mansur'un emriyle zehirletilerek şehid edilmiştir.
İMAM CAFERİ SADIK'IN MEZARI (DÖRTLÜ MEZARIN EN SOLUNDA) |
İBN-İ İSHÂK :
ZUHRİNİN ÖĞRENCİSİDİR. (h:85 m.704 Medine –h:151 m.768 Bağdat)
Asıl adı Muhammed’tir. İbn İshak lakabıyla şöhret bulmuştur. Sekizinci asırda yaşamış İslam tarih ve siyer alimlerindendir. Yazdığı eserleri bu alanla ilgi mevcut kaynakların başında gelmektedir. Peygamber Efendimizin hayatı ve katıldığı savaşları kaleme alan ve bu konuda önemli bir birikime sahip olan kişi olarak kabul görmüştür.
Abbasi halifesi Mansur ile görüştü. Daha önceden kendisini tanıyan halife, onu oğluna hoca olarak tayin etti. Bir de tarih kitabı yazması için ricada bulundu. Kendisinde önemli ölçüde bilgi ve malzeme bulunduğundan istenilen tarih kitabını yazarak halifeye takdim etti. Yazılan eseri çok ayrıntılı bulan halifenin isteği üzerine eseri özetleme yoluna gitti. Saray kütüphanesine konan bu yazma eser daha sonra çoğaltılıp neşredilmiştir.
İbn İshak, yazdığı eserleriyle İslam tarihi ve siyer kaynaklarının başında gelen ve ilklerinden olan bir alimdir. Kendisinden önce yazılan İslam tarihi ile ilgili eserler derli toplu olmayıp, ilk derli toplu eser hüviyetini taşıyan İbn İshak’ın eseridir. Peygamber Efendimizin hayatı ile ilgili olarak yazdığı “Sîret-i Muhammed” bu alanda yazılan en sahih ve en sağlam kaynaklardan biri olarak kabul görmüştür.
Bağdat’ın kurulmasından sonra buraya giderek yerleşti. Vefatına kadar burada hayatını sürdürdü. Buraya yerleştikten sonra hadis nakletmeye devam etti. 768 yılında Bağdat’ta vefat etti. Naaşı, ünlü Abbasi halifesi Harun Reşid’in annesinin adını taşıyan Hayzuran mezarlığına ve Ebu Hanife’nin kabrinin yanına defnedildi.
İmâm-ı Ahmed bin Hanbel (r.a.): "Muhammed bin İshâk'ın hadîsleri hasendir", buyurmuştur.
Şu'be bin Haccâc ise: "İbni İshâk hadîste mü'minlerin emîri idi" demiştir.
İmâm-ı Buhârî târihinde İbni İshâk'tan bahsetmiştir. Sika (güvenilir) olduğunu söylemiş fakat ondan hadîs almamıştır,
Eleştiriler:
Dârekutnî gibi büyük hadisçiler, bunun rivayetlerini vâhî, son derece sakat görmüşlerdir.
Zehebî: “Sîresini, rivayet zinciri kopuk, tanınmayan, bilinmeyen şeylerle, yalan şiirlerle doldurmasından başka bir günahını bilmiyorum” diyor.
Nesâi ve başkaları, İbn İshak için “Sağlam değildir”,
Dârekutnî: “Sözleri kanıt olamaz”,
Süleyman et-Teymî, Hişâm ibn Urve: “Yalancıdır”,
İmam Mâlik: “Deccâllerden biridir!”,
Hammâd ibn Seleme: “Zarurî olmadıkça İbn İshak’tan rivayet etmedim”;
Yahya el-Kattân: “Muhammed ibn Ishâk’ın yalancı olduğuna tanıklık ederim.” demişlerdir.Kendisine onun yalancı olduğunu nereden bildiği sorulan Yahya, bunu Vüheyb’in söylediğini, ona da Mâlik ibn Enes’in söylemiş olduğunu, ona da Hişâm İbn Urve’nin söylediğini anlatmıştır: İbn İshâk, Hişâm’ın karısı Münzir kızı Fâtıma’dan hadis rivayet etmiş. Oysa Hişâm henüz yedi yaşında iken bu kızla evlenmiş olduğunu, o günden beri karısı Fâtıma’nın, hiçbir erkek yüzü görmediğini anlatmıştır. Böyle iken İbn İshâk, ondan rivayet naklediyor.
Hatîb-i Bağdâdî’nin tespitine göre İbn İshâk, gaza (savaş) haberlerini vaktinin şâirlerine gönderir ve onlardan bu olayların temasına uygun şiirler yazmalarını istermiş ki o şiirleri, olaylara eklesin. (Mîzânu’l-İ’tidâl: 3/468-471)
İbn-i Hişam ünlü es-Siretu’n Nebeviyye adlı eserini, İbn-i İshak’ın eserinden, bazen aynen alsa da, bazen de onun gerçeklere aykırı rivayetler yazdığını, bu yüzden bazı rivayetleri kendi eserine almadığını söylemiş ve O’nu eleştirmiştir. (Alıntıdır :http://islamicevaplar.com/garanik-olayi-veya-seytan-ayetleri.html)
EVZAİ :
Tebe-i tâbiînden meşhur fıkıh âlimi ve velîlerden. İsmi, Abdurrahmân bin Amr bin Muhammed'dir. Künyesi Ebû Amr'dır. 707 (H.88) senesinde Ba'lebek'te doğdu. Şam'da yerleşip orada yaşadı. 774 (H.157)'te Beyrut'ta vefât etti.Beyrut girişindeki Hantuş köyüne defnedildi. Birde gerek hadis gerekse de re’yi hüküm istinbatında çokça kullanan, bu iki ekol arasında bir ekol daha vardır ki; temsilcileri Süfyân-i Sevrî ve Evzaî’dir.
Evzâî mezhebinin zamanla taraftar bulamayıp ortadan kalkmasına tesir eden en önemli âmil, öğrencilerinin ekolün yayılması ve hocalarının görüş ve fetvalarının kitaplaştırmasında diğer mezhep mensuplarının gösterdikleri çabayı ve itinayı göstermemiş olmalarıdır. Bunun sonucu olarak özellikle günümüzde Ev-zâfye ait görüşlerin ancak tefsir, hadis ve fıkıh kitaplarında dağınık vaziyette bulunduğu görülmektedir.
Evzârnin fıkhî görüşlerini tesbit konusunda, günümüze kadar ulaşan Ki-tâbü Siyen'l-Evzâcî adlı eseri kadar Taberîve Tahâvî'nin İhtilâfü'î-fukâhâ, İbn Rüşd'ün Bidâyetü'l-müctehid adlı hi-lâfıyat eserleri, el-Muhallâ (İbn Hazm), eî-Muğnî (İbn Kudâme), el-Mecmû' (Ne-vevî) gibi mufassal ve mukayeseli fıkıh eserleri, hadis ve tefsir kitapları da önemli kaynaklardır
II. (VIII.) yüzyılın ortalarında tedvîn ve tasnif faaliyetlerine başlayan İslâm âlimlerinden İbn Cüreyc Mekke'de, Mâlik b. Enes Medine'de, İbn Urûbe ve Hammâd Basra'da, Ma'mer Yemen'de, Süfyân es-Sevrî Kûfe'de bu konuda ilk olma özelliğini taşırken Evzâî de Dımaşk'ta ilk tedvîn ve tasnif faaliyetinde bulunan âlim olarak tanınır. Çok sayıda eser telif ederek rivayetlerini bunlarda toplamıştır. Ancak Velîd b. Müslim'in kaydettiğine göre bu eserler Beyrut'ta otururken vuku bulan bir zelzele sırasında yanmıştır.
Evzâî'den günümüze ulaşan tek eser Kitâbü Siyeri'1-Evzâcî ve Şafiî'nin el-Üm adlı eseri içinde bir bölüm olarak yer almıştır (VII, 303-336). Eser savaş hukuku konusunda Ebû Hanîfe'ye muhalefet ettiği otuz beş meseleyi ihtiva eder. Ebû Hanîfe'nin talebesi Ebû Yûsuf da buna reddiye olarak er-Red "aîâ Siyerî'i-Evzâcî adıyla bir eser kaleme almıştır
İMAM MALİK :
Maliki mezhebinin kurucusu İmam Malik'tir. Hicretin 93 (m. 711) tarihinde Medine'de doğmuş, 179 h.(m.795) tarihinde yine Medine'de 86 yaşında vefat etmiştir.
İmam-ı Malik, Nafi' vasıtasıyla Hazret-i Ömer'in ve oğlu Abdullah'ın ilimlerini öğrendi. Ayrıca İbni Şihab ez-Zühri'den(124/741), Said bin el-Müseyyib, Amir b Abdillah b Zübeyr(124/741), Abdullah b Dinar(127/144) gibi Tabiin'lerden ilim öğrenmiştir. Bu hocalarından da ders almak için üstün bir gayret ve edep gösterirdi.
SÜFYANI SEVRİ:
Süfyân-ı Sevrî (Sevr erkek sığır, öküz demektir): 713 (H.95) senesinde Kûfe'de doğdu. 778 (H.161)'de = 56 yaş Basra'da vefât etti.
Tebe-i tâbiînin büyüklerindendir. Cüneyd-i Bağdâdî, Hamdun Kassâr bunun mezhebinde idiler. Câmi'ul-Kebîr, Câmi-us-Sagîr ve Ferâiz isimli kitapları meşhûrdur.
1) el-Camiu’l Kebir: Sahabe, tabiin ve Tebeu’t-tabiinin fakihlerine ait fıkhi görüşlerin derlendiği ve kendi ictihad ve görüşlerinin de yer aldığı belirtilen en hacimli eseridir. Öğrencileri sayesinde kısa zamanda meşhur olan eser Irak, Horosan, Şam, Kuzey Afrika ve Endülüs topraklarına kadar yayılmış ve büyük ilgi görmüştür. Eserin aslı günümüze kadar ulaşmamış, Raviler tarafından aktarılmıştır.
2) el-Cami’us-Sagir : Tamamen hadis yada tamamen rey içerikli olduğuna dair farklı görüşler vardır. Eser günümüze kadar ulaşmamış olup, raviler yoluyla aktarılmıştır.
3) Kitab’ul Feraiz :Süfyan es-Sevrinin günümüze ulaşmış eserlerindendir. Eserin orijinal hali 6. asırda yazılmış olup, Şam’ın zahiriye kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.
4) et-Tefsir : Hicri 3. asra ait olduğu tahmin edilen eser, Hindistanın Rampor şehrinde bulunarak bir cilt halinde tab edilmiştir. Rivayet tefsirinin en güzel örneklerinden olup, sahabe ve tabiin dönemi Mekke müfessirlerinin görüşlerini yansıtır. Zamanın temiz ve saf anlayışını aksettirmesi, İsrailiyatla ilgili haberlere rastlanmaması, lisan inceliklerinden ziyade manalar üzerinde durulması bakımından önemlidir. Tefsiru Süfyani’s- Sevri adıyla imtiyaz Ali arşivi tarafından neşredilmiştir.
Hicri II. asırda Ashabu’l hadis ve Ashab-ı Rey olarak bilinen iki fıkhi ekol ortaya çıkmıştır. Süfyan es-Sevri meselelerin çözümünde hadisleri merkeze alan Ashabu’l Hadis ile meselelere kendi reyiyle de çözümler getiren Ehl-i rey arasında bir çizgide bulunarak, bu iki grubun yöntem ve metodlarını kullanan üçüncü bir çizgide yer almıştır. Bazı kaynaklarda Ehl-i Hadis bazılarında ise Ehl-i Rey arasında zikredilmesinin sebebi budur.allahdostuseyyid
Fakat görüşlerini incelediğimizde Ebu Hanife’nin temsil ettiği Ehl-i Rey’in ve küfe fıkhı temsilcilerinin görüşleriyle paralellik arzeden hususlar dikkati çeker. Mesela;
-Namazda besmelenin gizli okunacağı
-Rükudan sonra ellerin kaldırılmayacağı
-Cemaatle kılınan namazlarda cemaatin Fatiha’yı okumayıp, amin’i gizlice söylemesi
-vitir namazının üç rekat kılınıp, kunut’un rükudan önce yapılacağı
-Cuma namazının şehir hükmünde bir yerleşim yerinde kılınması gerektiği
-Zinet niteliği taşıyan altından zekat verileceği gibi görüşleri ve daha bir çok konu örnek olarak gösterilmiştir.
Daha önce belittiğimiz gibi Sevri’nin Feraiz risalesi dışında fıkhi görüşlerini içeren herhangi bir eseri günümüze ulaşmamıştır. Bu nedenle onun fıkhi görüşlerini Hanefi ve Şafi mezheplerine ait kaynaklardan ve öğrencilerinin yazmış olduğu İhtilaf’ül Fukaha türü eserlerden öğreniyoruz.
“bazı âlimlerin, Süfyân kendi kitaplarını yaktırmasının sebebi olarak yaptığı tedlisi gerekçe gösterdiklerini, Süfyân’ın “ hadisin beni cehenneme sokmasından daha çok korktuğum bir şey yoktur” sözünü ise buna delil olarak gösterdiklerini söylemektedir.( Zehebî, Siyer, VII, 255; es-Safedî, XV, 280; Zehebî, Tarih, X, 229; Ebu Nuaym, VI, 367.)
1) el-Camiu’l Kebir: Sahabe, tabiin ve Tebeu’t-tabiinin fakihlerine ait fıkhi görüşlerin derlendiği ve kendi ictihad ve görüşlerinin de yer aldığı belirtilen en hacimli eseridir. Öğrencileri sayesinde kısa zamanda meşhur olan eser Irak, Horosan, Şam, Kuzey Afrika ve Endülüs topraklarına kadar yayılmış ve büyük ilgi görmüştür. Eserin aslı günümüze kadar ulaşmamış, Raviler tarafından aktarılmıştır.
2) el-Cami’us-Sagir : Tamamen hadis yada tamamen rey içerikli olduğuna dair farklı görüşler vardır. Eser günümüze kadar ulaşmamış olup, raviler yoluyla aktarılmıştır.
3) Kitab’ul Feraiz :Süfyan es-Sevrinin günümüze ulaşmış eserlerindendir. Eserin orijinal hali 6. asırda yazılmış olup, Şam’ın zahiriye kütüphanesinde muhafaza edilmektedir.
4) et-Tefsir : Hicri 3. asra ait olduğu tahmin edilen eser, Hindistanın Rampor şehrinde bulunarak bir cilt halinde tab edilmiştir. Rivayet tefsirinin en güzel örneklerinden olup, sahabe ve tabiin dönemi Mekke müfessirlerinin görüşlerini yansıtır. Zamanın temiz ve saf anlayışını aksettirmesi, İsrailiyatla ilgili haberlere rastlanmaması, lisan inceliklerinden ziyade manalar üzerinde durulması bakımından önemlidir. Tefsiru Süfyani’s- Sevri adıyla imtiyaz Ali arşivi tarafından neşredilmiştir.
Hicri II. asırda Ashabu’l hadis ve Ashab-ı Rey olarak bilinen iki fıkhi ekol ortaya çıkmıştır. Süfyan es-Sevri meselelerin çözümünde hadisleri merkeze alan Ashabu’l Hadis ile meselelere kendi reyiyle de çözümler getiren Ehl-i rey arasında bir çizgide bulunarak, bu iki grubun yöntem ve metodlarını kullanan üçüncü bir çizgide yer almıştır. Bazı kaynaklarda Ehl-i Hadis bazılarında ise Ehl-i Rey arasında zikredilmesinin sebebi budur.allahdostuseyyid
Fakat görüşlerini incelediğimizde Ebu Hanife’nin temsil ettiği Ehl-i Rey’in ve küfe fıkhı temsilcilerinin görüşleriyle paralellik arzeden hususlar dikkati çeker. Mesela;
-Namazda besmelenin gizli okunacağı
-Rükudan sonra ellerin kaldırılmayacağı
-Cemaatle kılınan namazlarda cemaatin Fatiha’yı okumayıp, amin’i gizlice söylemesi
-vitir namazının üç rekat kılınıp, kunut’un rükudan önce yapılacağı
-Cuma namazının şehir hükmünde bir yerleşim yerinde kılınması gerektiği
-Zinet niteliği taşıyan altından zekat verileceği gibi görüşleri ve daha bir çok konu örnek olarak gösterilmiştir.
Daha önce belittiğimiz gibi Sevri’nin Feraiz risalesi dışında fıkhi görüşlerini içeren herhangi bir eseri günümüze ulaşmamıştır. Bu nedenle onun fıkhi görüşlerini Hanefi ve Şafi mezheplerine ait kaynaklardan ve öğrencilerinin yazmış olduğu İhtilaf’ül Fukaha türü eserlerden öğreniyoruz.
“bazı âlimlerin, Süfyân kendi kitaplarını yaktırmasının sebebi olarak yaptığı tedlisi gerekçe gösterdiklerini, Süfyân’ın “ hadisin beni cehenneme sokmasından daha çok korktuğum bir şey yoktur” sözünü ise buna delil olarak gösterdiklerini söylemektedir.( Zehebî, Siyer, VII, 255; es-Safedî, XV, 280; Zehebî, Tarih, X, 229; Ebu Nuaym, VI, 367.)