HİCRİ 700 YILI SONRASI İSLAM ALİMLERİ



İBNİ KESİR :
 İbn Kesîr (d. Busra, 1301 H : 701 busra/Şam - ö. 1373 H:774, Şam) , Suriyeli muhaddis, müfessir ve tarihçi.

Tam adı 'Ebu'l-Fida İsmail İmadu'd-Din îbn Ömer îbn Kesîr İbn Davud îbn Kesîr el-Dımaşkî el-Kureyşî' olan İbn Kesir, İslam dünyasında kaynak bir eser olan El Bidaye ve'n Nihaye'yi yazmıştır. Genel tarih niteliğinde olan bu eser, kainatın yaratılışından başlayarak İbn Kesir'in hayatının son günle­rine kadar geçen olayları anlatır. Ayrıca Gazalî’nin öz geçmişini içeren temel kaynak eserdir.

Şam’ın meşhur medreselerinde müderrislik yapmış; Zehebî (ö. 748/ 1347)’nin vefatıyla onun yerini Ümmu Salih medresesi şeyhliğine, Subkî (ö. 771/1370)’nin vefatı üzerine de Eyrefiyye Dâru’l-Hadîs Medresesinin şeyhliğine gelmiştir.
Yetiştirdiği talebesi içinde meşhur hadis âlimi Şihabeddin İbn Hiccî, Hafız Ebu’l Mehâsin el-Hüseynî ve İbn Hacer el-Askalânî sayılabilir.

İbni kesir tefsiri: (Tefsîru'l-Kur'âni'l-Azîm'i) Tefsirde itikadî yönden İmam Eş'arî'nin, fıkhî yönden ise İmam Şâfiî'nin görüşleri tercih müdafaa edilmiş; ayetlerden bu iki imamın görüşlerini teyit eden manâlar, bu iki imamın mezhebine uyan hükümler çıkarılmaya çalışılmıştır. Ahkâm ayetlerinin tefsirine giriştiğinde İmam Şâfiî'yi açıkça iltizam ettiğini göstermesi yanında zaman zaman diğer mezheblerin, özellikle de İmam Ebu Hanife'nin mezhebini ve delillerini çürütmeye çalışır.Bu nedenle Şafii fıkhına yakın görünür.

Ömrünün sonlarına doğru kör olmuştur.İbni Teymiyyeden dersler almıştır.Mezarı bir rivayete göre İbni Teymiyye'nin yanındadır.



İBN HACER EL ASKALÂNÎ: 
(d.  1372(H. 773) , Kahire - ö.  1449 H:852 Kahire), Mısırlı hadis alimi.

Memluk Sultanı Seyfeddin Barsbay ile birlikte Amid'e (Diyarbakır) Şafii kadısı sıfatıyla gitti. Yirmi yedi yıl boyunca ısrarla reddettiği Mısır Şafii baş kadılığına Sultan tarafından tayin edildi (1423). Vefatına yakın bir zamana kadar bu görevi devam ettirdi. Bu arada hakkındaki şikayetlerden dolayı yedi kez görevden alındı. Yapılan tahkik sonucu her seferinde haklılığı anlaşılınca tekrar görevine iade edildi.

Naaşı Karafetüssuğra Kabristanına defnedildi.





MARDEVİ:
Hanbeli fakihlerinden Ali bin Suleyman el Mardevi (817-885 h/1414-1480 m) "el İnsaf" adlı eserin sahibidir.



SUYUTİ :
 (h 849Kahire- h 911 Kahire) ( 1445-1505 )Celaleddin Suyuti. Şafiîdir.Künyesi Ebul Fazl

Mısır ve Suriye'de hüküm süren Memlükler devletinin son za manlarında Kahire'de yetişen ve Arap dilinde en fazla eser veren müelliflerden biri belki de birincisidir.
Kahire'de Babul -Karaf'a dışında defnolundu. Kabri üzerine bir türbe yapılmış ve mezarına ahşap bir sanduka işlenmiştir.
Camiü’s-Sağîr adlı hadis külliyatı İslami eserler arasındaki önemini asırlar boyunca korumuş ve halen de korumaya devam etmektedir.
Henüz yirmi iki yaşında, Celâlüddin Muhammed bin Ahmed Mahalli’nin İsrâ sûresine kadar yaptığı ve 1459 senesinde vefât edince yarıda bıraktığı tefsirini tamamladı. Bunun için, bu esere iki Celâl mânâsında ‘Celâleyn Tefsiri’ denildi.








İMAMI RABBANİ : 
1563 (H.971) senesinde Hindistan'ın Serhend (Sihrind) şehrinde doğdu. Hicrî ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) sayılır. Hocası Muhammed Bâkî-billah’tır. Ö: 1624 (H.1034) yılında 63 yaşında doğduğu şehirde vefat eden Ahmed Sirhindi'nin (İmam Rabbani) türbesine bölgesinde Ravzayı Şerif denir.Lakabı”Sıla”dır.


Mektûbât: İslâm âleminde İmâm-ı Rabbânî'nin Mektûbât'ı kadar kıymetli bir kitap daha yazılmamıştır. Mektûbât, üç cild olup, beş yüz yirmi altı mektubunun toplanmasından meydâna gelmiştir. Kelâm ve fıkıh bilgilerini, tasavvufun mârifetlerini açıklayan uçsuz bir deryâ gibi eşsiz bir eserdir.
Mektûbât'ın birinci cildi 1616 (H.1025) senesinde talebelerinin meşhûrlarından Yâr Muhammed Cedîd-i Bedahşî Talkânî tarafından toplanmıştır. Birinci cildde üç yüz on üç (313) mektup vardır. Bu cildin son mektubu, Muhammed Hâşim-i Keşmî'ye yazılmıştır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri birinci cildin son mektubunu yazınca; "Muhammed Hâşim'e gönderilen bu mektupla resûllerin, din sâhibi peygamberlerin ve Eshâb-ı Bedr'in sayısına uygun olduğundan, üç yüz on üç mektupla birinci cildi burada bitirelim" buyurmuştur.

İkinci cildi ise 1619 (H.1028) senesinde yine talebelerinden, Abdülhay Pütnî tarafından toplanmıştır. Bu cildde Esmâ-i hüsnâ yâni Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerîmde geçen doksan dokuz ismi sayısınca doksan dokuz (99) mektup vardır.

Üçüncü cild de İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vefâtından sonra 1630 (H.1040) senesinde talebelerinden Muhammed Hâşim-i Keşmî tarafından toplanmış olup, bu cildde de Kur'ân-ı kerîmdeki sûrelerin sayısınca yüz on dört (114) mektup vardır. Her üç cildde toplam beş yüz yirmi altı (526) mektup vardı. İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin vefâtından sonra on mektubu daha üçüncü cilde ilâve edilmiştir. Böylece toplam mektup adedi (536) olmuştur.
Mektûbât'daki mektupların birkaçı Arabî, geri kalanların hepsi Fârisîdir. Çeşitli zamanlarda basılmıştır.









MUHAMMED BİN ABDULVEHHAB:
Muhammed b. Abdilvehhâb hicrî 1115 (m. 1703) yılında doğdu. Uyeyne beldesinde babasından okudu. Burası aynı zamanda doğduğu yer olup Necd bölgesinde Yemâme’de bir beldedir. Riyad’ın kuzeybatısına düşer. Riyad’la arasında takriben 70 km.lik bir mesafe vardır. Başka bir ifadeyle Riyad’ın batısından bu kadarlık bir mesafededir. Ibn Abdilvehhâb burada doğdu.
Ölümü .1787 Deriye, Riyad.


ŞEVKANİ:  SANA/YEMEN

Kâdî Muhammed bin Alî Şevkânî, 1173 [m. 1759] de San’a şehrinin Şevkân kasabasında doğdu, 1250 [m. 1834] de San’ada vefât etdi. San’ada kâdî idi. 

Eleştiri:
Babasından ve başkalarından (Ezhâr-ül-fıdda) ve (Bahr-ül-zehhâr) şî’î kitâblarının şerhlerini senelerce okuyarak, şî’î mezhebinde yetişdirildiği, (Feth-ul-kadîr) tefsîri Mısrda basılırken eklenen önsözde yazılıdır. Şî’îlerin Zeydî fırkasından olduğu Kuveyt müftîsi Muhammed bin Ahmed Halefin (Cevâb-üs-sâil) kitâbının 69. cu sahîfesinde yazılıdır. Zeydî mezhebinde olduğunu saklar, hanefî görünürdü. Şî’îler böyledir. Gitdikleri şehrlerdeki mezhebden olduklarını söylerler. Kendi mezheblerini saklarlar. Şevkânî de hanefî olduğunu söyler, fekat zeydî mezhebine göre fetvâ verirdi. Böylece şî’î mezhebini yaymağa çalışırdı. Bu yola (Takıyye) yapmak denir. Çok sayıda, istifâdeli kitâbları vardır. Ehl-i sünnete uymıyan yazıları zararlıdır. 1976 senesinde Pâkistânda Siyalküt şehrinde urdu dilinde basılmış olan (Vehhâbî mezhebinin iç yüzü) kitâbında, İbni Teymiyyenin ve Şevkânînin doğru yoldan ayrıldıkları, vesîkalarla isbât edilmekdedir. 

eş-Şevkânî, Fethu'l-Kadîr isimli tefsirinde 9/et-Tevbe, 31 âyetini tefsir ederken, Müçtehid İmamlar'ı taklid edenleri "şirke düşmek"le suçlamıştır. Talâk konusundaki bir risalesinde de İcma'ın mümkün ve vâki olmadığını, Şer'î bir delil olarak da kabul edilemeyeceğini söylemiştir.

Bazı eserleri: 
Fethu'l-Kadîr (Dirâyet ve rivâyet metodlarını câmi, güzel ve faydalı bir tefsirdir, 5 cild, matbû), Neylü'l-evtâr (ahkâm hadîslerini câmi el-Munteqâ'nın müctehidâne şerhi, 8 cüz, matbû),
el-Bedru't-tâli' (yedinci asırdan sonra yaşamış İslâm büyükleri, 2 cild, matbû), 
el-Fevâidu'l-mecmûa (mezû hadîsler, matbû), ed-Duraru'l-behiyye (fıkıh, Sıddık H. Han'ın şerhiyle matbû), İrşâdu'l-fühûl (fıkıh usûlü, matbû), et-Tühaf fî mezhebi's-selef, Dürru's-sehâbe fî fedâili'l-karâbe ve's-sehâbe, el-Fethu'r-Rabbânî (fetâvâ), Şerhu's-sudûr fî tahrîmi'l-kubûr...


 HALİD-İ BAĞDADÎ / ŞAM :

(1779, Süleymaniye - 1827, Şam), Nakşibendi Halidiye yolunun öncüsü ünlü alîm ve mutasavvıftır. Irak'ta Süleymaniye'ye 8 km uzakta Karadağ kasabasında doğmuştur. 1813-1823 yılları arasında Bağdat'ta yaşamış ve Kadiri dergâhında eğitim görmüş bir Mevlevi'dir.

Zamanın ünlü hoca ve alimlerinden eğitim görmüştür. 1804 yılında Medine'ye, dört yıl sonrada Hicri 1224 yılında Hindistan'ın Cihanabad şehrinde Şeyh Abdullah Dehlevi'nin yanına giderek Nakşibendilik tarikâtının eğitimine girmiştir. Burada Şâh Ghulam Ali Dehlevî'den "irşad icazeti" alarak beş ayrı tarikâta halife olmuştur. (Nakşibeni, Kadiri, Sühreverdi, Kübrevi, Çeşti). Süleymaniye'ye geri dönüp iki yıl sonra Bağdat'a giderek yerleşir. On yıl sonra müridleri ve halifeleriyle birlikte Şam'a yerleşir.

En büyük özelliği Medreselerinde eğitim dili olarak Osmanlıca, Arapça ve Farsça'nın yanında Kürtçe'yi kullanmış olmasıdır. İki temel inanç özelliği şeriata bağlılık ve Tasavvufta olduğunun tersine cerhî zikirden kaçınmak olarak özetleyebiliriz. Halifeleri aracılığıyla gerek Kuzey Irak'ta gerekse Şam, Kudüs, Bağdat ve Güneydoğu Anadolu'da binlerce müridi oldu. Sonradan "Mevlânâ" mahlasını aldı. 1827 yılında Şam'da veba hastalığından vefat etmiştir. Türbesi Şam'da Salihiye'de olup ziyarete açıktır.














İBNİ ABİDİN: 
Osmanlıların en meşhûr fıkıh âlimlerinden olan İbn-i Âbidîn'in 1784 (H.1198) senesinde Şam'da doğdu. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî hazretlerinin talebelerindendir. Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî tâûn, vebâ hastalığından şehîd olarak vefât etti. Namazını İbn-i Âbidîn kıldırdı.
 İbn-i Âbidîn, 1836 (H.1252) senesinde elli dört yaşında Şam'da vefât etti. Vefât haberini duyan müslümanlar, böyle büyük bir âlimi kaybetmelerinden dolayı çok üzülüp göz yaşı döktüler. Cenâzesine gelenler görülmemiş bir kalabalık teşkil etti. Cenâze namazı Sinân Paşa Câmiinde kılındıktan sonra, Şam'da "Bâb-üs-sagîr" denilen yerdeki kabristana götürüldü. Vefâtından yirmi gün önce, hocalarının ve büyük zâtların kabirlerinin yanında kendisi için kazdırmış olduğu kabre defnedildi.
İbn-i Abidîn'in en meşhûr eseri Redd-ül-Muhtâr'dır. Bilhassa bu eseriyle tanınmıştır. Bu kitabı, Dürr-ül-Muhtâr kitabına yaptığı beş ciltlik hâşiyesidir. Önceki yazdıklarını temize çekmeden vefât edince bu kısımlar oğlu Alâeddîn tarafından temize çekilmiştir. Kitap, İbn-i Âbidîn ismiyle meşhûr olmuştur. Bu eseri Hanefî mezhebindeki fıkıh kitaplarının en kıymetlisi ve en faydalısıdır. Hanefî mezhebinde kendi zamânına kadar yazılmış fıkıh kitaplarının sanki bir özetidir. Bu kitaba kendi oğlu tarafından Kurret-ül-Uyûn-il-Ahyâr adında bir tekmile yazılmıştır. Şam âlimlerinden Ahmed Mehdî Hıdır da, İbn-i Âbidîn kitabının bir fihristini hazırladı ve 1962'de basıldı.




KETTANİ :
Abdulhay b. Abdulkebir el-Kettanî, 1302'de (1886) Fas'ta doğmuş, 1382'de (1962) Paris'te vefat etmiştir. Hadis âlimi ve mutasavvıftır. İdrîsî şeriflerinden olup hadis âlimi, edip ve fakihler yetiştiren Kettânî ailesine mensuptur. Kettânî özellikle hadis ilminde uzman bir alimdir.

Kettânî, tarikatlarına ait zaviyelerin kapatılması, ağabeyinin öldürülmesi ve kendi hayatı­nın da tehdit altında bulunması gibi ge­rekçelerle kral ailesine ve yönetim kadro­suna karşı yürüttüğü mücadelede 1920'lerden itibaren Fransızlar'la yakınlık kur­maya ve onların desteğini sağlamaya ça­lıştı.

et-Teratibu’l-İdariye:
Asr-ı Saadet'te yönetim, yargı, ordu, diplomatik ilişkiler, dinî ve iktisadî hayatla ilgili düzenlemelerle düğün ve eğlenceye varıncaya kadar bütün bir sosyal hayat konusunda en önemli başvuru kitabı sayılır .

Kitapta Ali b. Muhammed el-Huzâî'nin (ö. 789/1387) Tahrîcü'd-delâlâti's-sem'iyye adlı çalışması esas alınmış ve yeni konuların ilâvesiyle genişletilmiştir. Huzâî'nin eserindeki tertibe uygun olarak kitabını on bölüme ayıran Kettânî, elde edebildiği Tahrîcü'd-delâlât nüshasında son bölüm mevcut olmadığından bu kısa bölümün yerine Hz. Peygamber zamanındaki ilmî ve içtimaî durumu ele alan ve bütün eserin yaklaşık üçte birini oluşturan bir bölüm eklemiştir. Kettânî eserini klasik tarzda kaleme almış, iktibasta bulunduğu yaklaşık 500 kaynağın cilt ve sayfa numaralarını genellikle göstermemiştir.